BEYLERCE

Büyük dedemiz Düvenci Sadık’la çıktık bu yola. Kim bilirdi ki buğdayı sapından ayırmak için yaptığı o dövenlerin bir fırıncılık hikâyesine dönüşeceğini. Senelerce işlediler o taneleri tek tek baba-oğul. Buğdayın kıymetini o zahmetli emek ile öğrendi belki de dedemiz. Un ile ilk tanışması Kadınlar Pazarında küçük bir kadayıfçı dükkânıyla olmuştu; dedemiz Hafız Ahmet Kutlu’nun.60’lı yıllarda astı kırmızı “BESLEN KADAYIF” yazan tabelasını dükkânının camına. Daha TV’nin bile Türkiye’de yayına başlamadığı o tarihlerde analarımızın yaptığı şepitlere çarşı ekmeğini katık edip yerken; babalarımızın “ev ahalisini sevindirelim bugün” diyerek aldıkları kadayıfları tel tel döktü ocağında. O ocakta öğretti tüm bildiklerini evladına. Bir usta-çırak hikâyesi de burada başlamıştı artık. Senelerce ter döktüler beraber “Nimet hürmet ister” düsturuyla.